SENDİKAMIZ 10. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI
HABER / DUYURU

SENDİKAMIZ 10. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI

Türkiye Maden İş Sendikası -

Sendikamızın 10. Olağan Genel Kurulu 25-26 Nisan 2015 tarihlerinde Ankara'da yapıldı.

Genel Kurul sonunda yapılan seçimlerde Genel Başkan Nurettin Akçul yeniden genel başkanlık görevine seçilirken, yeni yönetim kurulu şöyle oluştu: Genel Başkan: Nurettin Akçul, Genel Başkan Yardımcısı Gülahmet Güven, Genel Sekreter Tamer Küçükgençay, Genel Mali Sekreter Zekeriya Aydın, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Yasin Karatay, Genel TİS ve Mevzuat Sekreteri Hasan Hüseyin Gürbüz, Genel Eğitim ve Araştırma Sekreteri Ahmet Çümen.

Genel Kurulun açılışından önce delegelere ve konuklara, sendikamız tarafından genel kurul için hazırlanan kısa filmin gösterimi yapıldı.

Genel Kurulun açılışını Genel Sekreter Vedat Ünal yaptı. Ünal, hazirun cetveline göre genel kurul yeterli çoğunluğunun sağlandığını belirterek genel kurulu açtı.

Genel Kurulun açış konuşmasını sendikamız Genel Başkanı Nurettin Akçul yaptı. Genel Başkan Akçul, konuşmasına başlamadan önce Soma maden faciasında şehit verdiğimiz 301 emekçi başta olmak üzere, maden kazalarında şehit verdiğimiz maden emekçileri için genel kurula Fatiha okuttu. Fatiha'nın ardından Akçul konuşmasında şunları söyledi:

'Türk-İş'imizin Değerli Genel Sekreteri, Sendikalarımızın Değerli Başkanları, Şubelerimizin Değerli Yöneticileri, Değerli Konuklarımız,

Yeraltı servetlerimizi, bin bir emekle, güçlükle, çoğu zaman ölümle yüz yüze gelerek gün ışığına çıkartan maden işçilerinin temsilcisi değerli delege kardeşlerim. Hepinizi şahsım ve yönetim kurulumuz adına sevgiyle selamlıyor, genel kurulumuza hoş geldiniz diyorum.

Değerli Konuklar, Değerli Delege Kardeşlerim,

Kalbimiz, yüreğimiz bir yıldır hep Soma'daydı-hellip;Soma'da olmaya devam ediyor. Soma'da şehit verdiğimiz 301 emekçi kardeşimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Sizleri, konuşmama başlamadan önce, şimdi şehitlerimizin ruhuna bir Fatiha okumaya davet ediyorum. Allah Rahmet eylesin, toprakları bol olsun diyoruz. Temennimiz, duamız ve mücadelemiz bir daha Soma gibi, acıların yaşanmaması içindir.

Değerli Arkadaşlar,

Soma'da yaşanan facia, bizim en büyük acımız oldu. O an, teşkilat olarak bağrımıza taş basmak zorunda kaldık. Çünkü, şehitlerimize, sizlere ve bu teşkilata karşı sorumluluklarımız vardı. Soma'da bir yandan şehitlerimize sahip çıkmaya çalışırken diğer yandan şehitlerimizin eş ve çocuklarına, geride kalan arkadaşlarımıza sahip çıkma mücadelesi verdik. Vermeye de devam ediyoruz. Diğer yandan da, ülke tarihinin en uzun soluklu direnişiyle, Yatağan'da özelleştirmeye karşı mücadele ettik. Bu nedenle, zorunlu kalmadıkça Genel Kurul üzerine bugüne kadar hiç konuşmadım. Orada şehitler yatarken, üyelerimiz facia nedeniyle işsiz, aç kalırken seçimi dert etmek, seçim konuşmak hiçbir inanca, düşünceye, insanlığa sığmazdı. Ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim. 301 emekçinin şehit olmasını bazıları utanmazca bir fırsat olarak gördüler. Daha cenazeler defnedilmeden, şehitleri, faciayı bahane ederek içeriden ve dışarıdan rant peşine düştüler. Bunu tabii ki başta bugüne kadar hemen hiçbir maden işyerinde örgütlenmeyi başaramayan bir sendika yaptı. Ama daha vahim olan, kökü bizde olanlar da yaptı. Yıllarca bu sendikada veya şubede görev yapmış, sonra seçilememiş olanlar da yaptı. Facianın faturasını, iş güvenliği mevzuatının hiçbir yerinde sendika adı geçmemesine rağmen sendikaya çıkartmaya kalktılar. Bunları gördük utandık. Ama onlar utanmadı. Anti-sendikal kampanyanın, sendika karşıtlığının utanmazca elebaşılığını yaptılar. Amaçları sendikaya diz çöktürmek, maden işçisinin birikimlerini ahlaksızca yağmalamak, peşkeş çekmekti.

Ama, unuttukları bir şey vardı. Türkiye Maden-İş Sendikası büyüktü-hellip; Türkiye Maden-İş Sendikası bir ulu çınar gibi köklüydü. Türkiye Maden-İş Sendikası mücadeleciydi. Bakın son 4 yılda en fazla hangi sendika sokaklara çıkmış, direnişler yapmış. Türkiye'nin en uzun soluklu mücadelesi bu sendikanın çatısı altında, Ankara'da ve Yatağan'da, Milas'ta, Kütahya'da verildi. Grevden herkesin kaçtığı bir dönemde, bu sendika Eskişehir'de, Çayırhan'da, Elbistan'da, Denizli'de grevlere çıktı. İşte Türkiye Maden İşçileri Sendikası bu saldırılara, yağma girişimlerine karşı teşkilatıyla bütünleşti, tek yumruk oldu, dimdik durdu. Şehitler üzerinden rant kovalayanlara karşı yıkılmaz bir set oluşturdu. Kimse unutmasın, herkes gelip geçecek, bizler de gelip geçeceğiz. Ama, bu sendika hep var olacak, maden işçisinin hak ve çıkarları için mücadele edecek, rantçılara karşı hep direnecek.

Değerli Arkadaşlar,

Ne yazık ki, maden işçisi hep ölünce, özellikle de toplu ölünce değerli oluyor. Siyasiler, ülkeyi yönetenler böyle yaklaşıyorlar. Soma maden faciasının ardından, maden işçilerinin ücretleri, çalışma koşulları, madenlerde iş sağlığı ve güvenliği derli-toplu biçimde Meclis'in, siyasetin gündemine geldi. Sendika olarak gerek madenlerde iş güvenliği, gerekse yeraltı işletmelerinde iki asgari ücret ve haftalık çalışma saati konusundaki yasa çalışmalarında hep müdahil olduk. Arkadaşlarımız komisyonlarda, gece demeden gündüz demeden, mesai yaptılar. İki asgari ücret, yeraltında ölümle yüz yüze çalışan maden işçisi için anasının ak sütü gibi, helal dedik. Bununla da kalmadık. Yerüstünde çalışan maden işçilerine de yeraltında çalışanların yarısı kadar fiili hizmet zammı istedik. Kabul görmedi. Ama bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Yeraltı işçileri için iki asgari ücret, yürürlüktedir. Haftada en fazla 37,5 saat çalışmada yasalaşmıştır. İş güvenliği konusunda yeterli olmasa da, belirli düzenlemeler yapıldı. Biliyorsunuz en son iş güvenliğine ilişkin 4 Nisan tarihinde genel kurulda yeni bir paket geçti. İlk defa bir iş güvenliği düzenlemesinde sendika adı geçti. Bu arada, sendikamızın da yıllardır yaptığı kampanyalarla, kamuoyuna mal ettiği ve hükümete sahiplendirdiği 176 sayılı sözleşme de onaylandı.

Değerli Arkadaşlar,

Soma Kömürleri'nde işten çıkartılan arkadaşlarımızın kıdem tazminatı alacakları konusu vardı. Biliyorsunuz, her düzeyde girişim yaptık. Arkadaşlarımızdan bir grup, Soma şubemizin organizasyonuyla Soma'dan Ankara'ya geldiler. İlk defa, aynı günde 3 yerde birden, hem çalışma bakanlığı, hem TKİ hem de Meclis önünde eylemler yapıldı. Sonrasında, Meclis'te iş güvenliği paketine bir hüküm eklendi ve Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu tarafından, öncelikli alacak olarak ödenmesi öngörüldü. Sendika dışından birileri 'bu sorun çözüldü' diye arkadaşlarımıza açıklamalar yapıyorlar. Biz, sendikayız. Biz sorun ancak, arkadaşlarımıza ödeme yapılmaya başladığı için çözüldü diyebiliriz. Bu nedenle biz bazıları gibi seçime kadar değil, çözüme kadar, tazminat paraları arkadaşlarımızın hesabına girinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Kıdem tazminatlarının ödenmesi doğrultusunda sendikamızın çabalarına destek olan ve olmaya devam eden herkese teşekkür ediyoruz. Ama, gerek kıdem tazminatları konusunda, gerekse maden işçilerine yeni haklar verilmesi ve iş güvenliği konusundaki düzenlenmelerin hayata geçmesinde çok büyük emeği geçen; Ayrıca, çıkar odaklarının sendikamız üzerine geldiği bir dönemde hep yanımızda olan, destek veren Türk-İşimizin değerli genel başkanı Sayın Ergün Atalay'a ve Türk-İş yönetim kurulu üyelerimize teşekkürü bir borç biliyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Soma kömürleri ile ilgili takipçisi olduğumuz bir konu da ocakların iş güvenliği sağlanarak üretime açılması konusudur. Bu ocakların, iş güvenliği sağlanarak üretime açılması konusunda ilgili bakanlıklar ve Başbakanlık düzeyinde her türlü girişimi yaptık. Bu konudaki girişimlerimizi sürdürüyoruz. Ama, bir şeyi kesin biçimde, hep söylüyoruz. İşten çıkartılan arkadaşlarımıza, mutlaka iş sağlanmalı. Bunu sağlamak, sahaları rödevansa veren devletin, Bakanlığın, ilgili kurumun asli görevidir.

Değerli Arkadaşlarım,

Soma ile ilgili en önemli konulardan birisi de şehitlerimizin aileleri konusudur. Bu konudaki sorumluluklarımızı, yerine getirme gayreti içinde oluyoruz. Sendika çalışanlarımız, ailelerle, ülkenin neresine gitmiş olurlarsa olsunlar bire bir iletişime geçtiler. Bir aile yakını, dost gibi sendikamızın imk-acirc;nlarıyla sorunlarının çözümüne gayret gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz. Bu şehitlerimize hepimizin bir vicdan borcudur. Yine, Soma'da sendikamızın bir dizi girişimi oldu. Biz, sendika olarak bu süreçte yaptıklarımızı bir övünme konusu yapmayı asla tercih etmedik. Bu ne sendikal etiğe, ne de inancımıza sığmazdı. Ama, siz delegelerimizle bunları paylaşma zamanının geldiğini, düşünüyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Soma'ya; yapım maliyetinin tamamını sendikamızın karşıladığı bir rehabilitasyon merkezi açıldı. Ama Soma'da kime sorsanız, bu merkezi hangi kurumun yaptırdığını bilmez. Bilinmemesinin de bence hiç bir önemi yok, önemli olan, bir ihtiyaca cevap verecek bir hizmetin yapılmasıdır. Türk-İşimizin öncülüğünde yapılan bir okula sendika olarak önemli bir mali katkı sağladık. Kardeş Alman sendikamızın desteğiyle, Soma'ya bir madenci eğitim merkezi kurma çalışmalarımız da devam ediyor. Görevimiz, imk-acirc;nlarımız ölçüsünde bu katkılara devam etmektir. Teşkilat sekreterliğimden bu yana, arkadaşlarımla birlikte, sendikayı büyütme mücadelesi verdim. Bugüne kadar her türlü zorluğu aşarak teşkilatı büyütmeye çalıştım. Teşkilatlandırma sekreterliği görevine gelir gelmez, bir örgütlenme kampanyasını yönetime götürmüş ve uygulamaya koymuştum. Genel Başkanlık görevine seçildikten sonra, yaptığımız ilk başkanlar kurulu toplantısında, 'Eğitim ve örgütlenme bizim vazgeçilmez önceliklerimiz, eğitim ve örgütlenmeden asla tasarruf yapmayacağız' demiştim. Bu anlayışı kararlılıkla hayata geçirdik. Sağolsunlar-hellip;

Şubelerimizin de, yoğun gayretleriyle sendikamızın üye sayısını, 4 yıl içinde 12 binden 25 bine çıkarmayı başardık. Bunu, mevzuatın örgütlenmeyi köstekleyici, anti-demokratik niteliğine rağmen başardık. Bu konuda emeği geçen herkese, teşekkür ediyorum. Biz, selden kütük kapmaya çalışanlar gibi yapmıyoruz. Örgütsüz maden işçilerini örgütlüyoruz. Çünkü 'Örgütlülük, bilinçlilik güçlülüktür' diyoruz...

Değerli Delegeler,

Biz, sendika olarak, ülkemizin yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesini, ekonomiye kazandırılmasını istiyoruz. Çünkü madencilik yüksek istihdam ve zincirleme katma değer üreten, ithalata bağımlı olmayan bir sektördür. Konunun bir başka boyutu daha var. Türkiye enerji ithalatına yılda 60 milyar dolar ödüyor. Bunun içinde doğalgaz ve ithal kömür de önemli yer tutuyor. Enerjide güvenilir bir kaynak olan linyitin payını artırmalıyız. Bu konuda, gerek kamu, gerekse özel sektör işletmelerimizle birlikte hareket ediyoruz. Çünkü, yatırım-üretim ve istihdam istiyoruz. Ama bir dur noktamız var. Maden ocaklarında temel ilke önce üretim değil, önce insan, mutlak ve mutlak iş güvenliğini güvence altına alan bir üretim olmalıdır. Çünkü, milyonlarca ton kömür, bir maden işçisinin burnunun kanamasının bile bedeli olamaz. Bu konuda çok kararlıyız. Bu nedenle, madenciliğe, bu sektörde bilgi birikimi, deneyimi olan sermaye yapısı güçlü özel sektör firmaları girmeli diyoruz. Kaptı-kaçtı işletmeciliğine şiddetle karşıyız. İkinci olarak, havza madenciliği üretimde temel olmalı diyoruz. Yani, Ermenek'te olduğu gibi, parsel parsel bölünmüş madenler olmamalı.

Özelleştirmeye karşı maden ve enerji işçilerinin en uzun soluklu mücadelesi bu sendikanın çatısı altında verildi. Tam 447 gün maden ve enerji işçileri Yatağan'da, Ankara'da birlikte direndiler. Ne yazık ki özelleştirme durdurulamadı. Ama tesellisi, bu mücadele sayesinde örgütlülüğün korunması oldu. Bunu, Seyitömer'de de özelleştirmeye karşı mücadele etmemize rağmen sağlayamadık. Şimdi bu işletmede örgütlenme mücadelesi veriyoruz.

Değerli Arkadaşlar,

Yaklaşık 40 gün sonra bir genel seçim var. Seçime giren partilere sendika olarak diyoruz ki; öncelikle, barış, huzur ve kardeşlik içinde üreten, gelişen, yurttaşlarına refah üreten bir Türkiye istiyoruz. Kayıtlara göre, yaklaşık 17 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Nüfusun yüzde 1'i milli gelirin yüzde 54'üne sahip. Böyle bir haksız bölüşüm olur mu? Biz, böyle bir Türkiye resmi istemiyoruz. Dolar milyarderi hızla artan bir ülke değil, sosyal refah seviyesi hızla artan bir ülke istiyoruz. Ucuz emeğe dayalı, bir rekabet, kalkınma istemiyoruz. Üreten, istihdam yaratan, teknoloji üreten bir ekonomik model istiyoruz. Özel sektör teşvik edilsin, ama özelleştirmeler derhal durdurulsun istiyoruz. Taşeron başta olmak üzere, esnek çalışma biçimi girişimleri durdurulsun, güvenceli çalışma temel kural olsun istiyoruz. Sendikal örgütlenmenin ve örgütlü toplum yaratmanın önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz.

Her şeyden önce, insanı gülen, anneleri, çocukları iş kazaları, terör nedeniyle ağlamayan, üniter yapısını koruyan, tek millet tek bayrak şiarıyla giden bir Türkiye istiyoruz.

Değerli Arkadaşlar,

Bugüne kadar, seçimlerle ilgili kulis çalışmalarını en alt düzeyde tutmaya çalıştım. Mecbur kalmadan sendika seçimini konuşmamaya çalıştım. Çünkü, sendikanın istikrarı, mücadelesi hep önceliğimiz oldu. Sendikal çalışma, sendikal mücadele bir ekip işidir. Birlikte yola çıktığınız arkadaşlarınızla, yola devam etmek esastır. Ne sendikacılık yaşamımda ne de özel hayatımda birlikte yola çıktığım insanları asla terk etmedim. Son genel kurulda göreve geldiğimiz yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımın hepsiyle birlikte, bu genel kurulda sizlerin önüne çıkmak ve sizin onayınızla yola devam etmeyi çok isterdik. Ama olmadı-hellip;

Sevgili Arkadaşlar,

Bu sendikayı yok etmek isteyenler, beni yolsuzluk ve hırsızlıkların karşısında bir engel olarak gördükleri için yok etmek istediler. Yılmadım-hellip; yılmayacağım. Eğer ki, bu uğurda ölüm varsa, hoş geldi sefa geldi. Zaten, 4 yıl önce bu göreve talip olduğumda başıma gelebilecekleri tahmin ediyordum. Teşkilatımızın oy birliği ile yaptığı görev teklifini bu zorbalıkları, saldırıları, göze alarak kabul ettim. Bu yolda, maden işçisine canımız feda olacaksa olsun. O kişiyi de, Allah ıslah etsin.

Değerli Arkadaşlarım,

Kimse, hiçbir güç, bu sendikada, bu genel kurulda sizlerin demokratik iradesinin üstünde bir güç olamaz. Kimse, bu meşru gücün üzerinde tahakküm kuramaz. Sizlerin hak ve hukukunu, çıkarlarınızı, demokratik iradenizin tecelli etmesini sonuna kadar korumak, bizim yeg-acirc;ne görevimizdir. Bugüne kadar hiç diz çökmedim. Haksızlığa, hukuksuzluğa, alın terini, emeği çalmak isteyenlere, zorbalığı dayatmak isteyenlere karşı hiç sessiz kalmadım. Bugüne kadar sizlerin desteği ile bedeller ödeyerek, baskılar, tehditler, acılar yaşayarak eğilmeden, bükülmeden mücadele verdik. Allah nasip ederse, aynı anlayıştan bir arpa boyu geri adım atmadan, mücadelemiz devam edecek. Yağmacılara geçit vermeyeceğim. Kendi çıkarı için, sendikayı yok etmeyi göze alanlara, geçit vermeyeceğim. Bu can sizlere, maden işçisine feda olsun. İnşallah bu yolda Allah bizleri mahcup etmez...

Genel kurulumuzun maden işçilerine, sendikamıza, işçi hareketine katkılar sağlayacak hayırlı sonuçları getirmesi temennilerimle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.'

Genel Başkan Nurettin Akçul'dan sonra Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak da bir konuşma yaptı.

Kavlak, konuşmasında 2014 yılında Soma'da meydana gelen maden kazasına dikkat çekerek, 30 yıllık sendikacılık hayatımda beni, Soma kadar yaralayan bir başka olay yoktur' dedi. Kavlak, konuşmasının devamında 'Acılarımızı deşmek, yaralarımızı yeniden kanatmak istemiyorum. Ama burada biz bizeyken, bazı şeyleri de konuşmak, bir kez daha irdelemek zorundayız. Bakınız; 30 yıllık sendikacılık hayatımda, gün geldi, önemli başarılar elde ettik. Gün geldi, zorluklar, sıkıntılar yaşadık. Grevler, direnişler yaşadık. Mutluluktan da, üzüntüden de ağladığımız günler oldu. Ama dostlarım, Bu zaman zarfında, beni, Soma kadar yaralayan bir başka olay yoktur. Kendimi hiç bu kadar çaresiz, hiç bu kadar yaralı hissetmemiştim. Soma bizim yüreğimizi dağladı, yüreğimizi-hellip; Biz Soma'da, ülkemizin ve sendikal hareketin tarihindeki en acı olaylardan birini yaşadık. 301 madenci kardeşimizi şehit verdik. 1992 yılında Zonguldak Kozlu'da yaşanan grizu patlamasıyla şehit olan, 270 arkadaşımızın ardından, yaşadığımız en büyük felaket budur. Üzerinden geçen bunca zamana rağmen, acımız, kederimiz tarif edemeyeceğimiz kadar büyüktür. Madenci kardeşlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. O günlerde de söyledim, bugün de söylüyorum. Bu yaşanan bir iş cinayetidir. Asla kader değildir.'

Kavlak, ülkemizde meydana gelen maden kazasının sorumlarının mutlaka cezalarının verileceğini, Türk-İş olarak bu iş peşini bırakmayacaklarını ifade ederken şu ifadeleri kullandı: 'Sendikasız, kuralsız, güvencesiz çalışmayı egemen kılmak isteyenlerdir. Taşeronlaşmayı ülkemizde temel çalışma biçimi haline getirenlerdir. Uygulayıcıları ise-hellip; Yanında çalıştırdıkları emekçileri birer üretim maliyeti olarak görenlerdir-hellip; Ucuz işçilik peşinde koşanlardır-hellip; İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin maliyetinden kaçanlardır-hellip; 'İşçi sağlığı' kavramını 'iş sağlığı' olarak değiştirip, insanı yok sayanlardır-hellip; İnsanların canını umursamayanlardır. Bu yaşadığımız dram, ülkemizin hafızasında kara bir leke olarak yer alacaktır. Bu facia, ülkemizi bir taşeron cennetine çevirenlere, taşeronlaşmayı temel çalışma biçimi haline getirenlere, Ülkede sömürü düzeni kuranlara ders olmalıdır. Bu yaşananlar-hellip; Önüne gelen her kurumu özelleştirenlere-hellip; Bu kurumları ve orada çalışan emekçileri, işverenlerin, taşeronun insafına terk edenlere, madenlerde rödövans sistemini getirenlere ders olmalıdır. Karlarına kar katmaktan başka amaçları olmayan-hellip; Bunun için insanların hayatlarıyla oynayanlar-hellip; Bu ülkede köle düzenini hakim kılmak isteyenler-hellip; Doymak bilmeyen para hırsıyla, emekçilerin canlarını hiçe sayanlar hesap vermelidir. Dostlarım, hiç kuşkunuz olmasın-hellip; Onlar bunun hesabını er ya da geç verecektir. Akhisar Mahkemesi'nde vermezlerse, mahkemeyi Kübra'da vereceklerdir-hellip; Ama mutlaka vereceklerdir'

Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, soma maden kazası sonrası günah keçisi arandığını belirtirken; 'Soma faciasının ardından, ilk birkaç günün şokundan sonra, malum çevreler, sorumluluktan kurtulmak, bu işten sıyırmak için, hemen bir günah keçisi aramaya başladılar. 'Bu işin sorumlusu biz değiliz, sendikalar', 'Sendikalar görevini yapmıyor', demeye başladılar. Sendikamızı, Türkiye Maden-İş'i ateşe atmaya kalktılar. O günlerde, televizyon kanallarını gezdim, söyledim. Bugün de söylüyorum, bu cinayetin sorumlusu asla sendikamız değildir. Oradaki şubemiz, temsilcilerimiz değildir. Bu cinayetin sorumluları bellidir. Buradan haykırıyorum-hellip; Yağma yok efendiler-hellip; Yağma yok-hellip; Kafanızı kuma gömemezsiniz-hellip; Kendinizi gizleyemezsiniz. Bu cinayetin sorumlusu sizsiniz-hellip; Siz-hellip; Biz, sendikalarımızı size yedirmeyeceğiz. Türkiye Maden-İş'i size feda etmeyeceğiz. İnadına direneceğiz-hellip; Direneceğiz-hellip; Direne direne kazanacağız' dedi.

Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak'ın konuşmasının ardından divan için bir önerge verildi. Oybirliği ile kabul edilen önerge genel kurulda divan başkanlığını Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak yaparken, divan başkan yardımcılıklarını Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Solak ve Tarım-İş Sendikası Genel Başkanı İlhami Polat yaptı.

Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri ve Teksif Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat, Şeker-İş SendikasıGenel Başkanı İsa Gök, Tez-Koop-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakan Bozkurt ve Ankara 1 No'lu Şube Başkanı Salih Gönüllü de konuklar arasında yer aldı.

Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan genel kurul gündeminin oylanarak kabul edilmesinin ardından Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve madenci şehitleri için saygı duruşu yapıldı, İstiklal Marşı okundu. Verilen bir önerge ile komisyonlar oluşturuldu ve komisyonlar çalışmalarına başladı. Daha sonra, misafirlerin takdimi yapıldı. Komisyon roportörleri raporlarını genel kurulu sundular. Tüzük Tadil Komisyonunun raporunu Kütahya şube başkanı Bülent Aydın, Tahmini Bütçe ve Hesap Tetkik Komisyonu raporunu ise Batı Anadolu Şube Başkanı Yusuf Yaman genel kurula sundu. Raporların maddeleri tek tek divan tarafından genel kurulun oyuna sunuldu. Komisyonların hazırladığı raporların bütün maddeleri genel kurul tarafından oy birliği ile kabul edildi.

Genel Kurulda daha sonra zorunlu organlara aday olanların başvuruları alındı. Divan başkanı başvuruları tek tek okuyarak yanlışlık, eksiklik olup olmadığını delegelere sordu. Genel Kurul divan başkanı Pervul Kavlak, oy pusulalarının oluşturulmasının ardından, Yönetim Kurulu çalışma raporlarının ibrasını genel kurul oyuna sundu. Oybirliği ile ibranın ardından, kürsüye gelen Genel Başkan Nurettin Akçul, delegelere ibra için kısa bir teşekkür konuşması yaptı.

Genel Başkanın teşekkür konuşmasının ardından Divan Başkanı Genel Kurul çalışmalarının ilk gününü bitirdi.

26 Nisan 2015 Pazar günü ise seçimler yapıldı.

Seçimler sonucunda sendikamız yönetim, denetim ve disiplin kurulları şöyle oluştu:

Yönetim Kurulu: Genel Başkan: Nurettin Akçul, Genel Başkan Yardımcısı Gülahmet Güven, Genel Sekreter Tamer Küçükgençay, Genel Mali Sekreter Zekeriya Aydın, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Yasin Karatay, Genel TİS ve Mevzuat Sekreteri Hasan Hüseyin Gürbüz, Genel Eğitim ve Araştırma Sekreteri Ahmet Çümen.

Denetim Kurulu: Recep Satır, Zekeriya Gültekin, Cuma Satılmış

Disiplin Kurulu: Kıyas Çalı, Yılmaz Ayrancı, Osman İlhan, Musa Engin, Yılmaz Güney.

Genel Başkan Nurettin Akçul, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından delegelerin yoğun alkışı altında Genel Kurul salonuna geldi. Kürsüye çıkan Genel Başkan Akçul, delegelere kendisi ve yönetim kurulu üyelerine göreve seçtikleri, sük-ucirc;net içinde, huzurlu bir genel kurul gerçekleştirilmesini sağladıkları için delegelere teşekkür etti. Genel Başkan Nurettin Akçul, yönetim kuruluna seçilen arkadaşlarıyla birlikte maden emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek için fedak-acirc;rca çalışacaklarını, özel-kamu ayrımı yapmadan, şube, bölge farkı gözetmeden bütün teşkilatı aynı şekilde kucaklayacaklarını, örgütsüz bir tek maden işçisi kalmaması hedefiyle örgütlenme çalışması yürüteceklerini söyledi.